İşitme kaybını anlamak için önce sağlıklı bir kulakta sesin nasıl işlendiğine kısaca göz atmak gerekir. Çevredeki ses dalgaları önce kulak kepçesi tarafından toplanır ve dış kulak yolundan geçerek orta kulağa ulaşır. Burada kemikçikler aracılığıyla güçlendirilen ses titreşimleri, iç kulakta bulunan kokleaya iletilir. Kokleada bu titreşimler elektriksel sinyallere dönüştürülür ve işitme siniri aracılığıyla beyin sapına, ardından da işitme merkezlerine (kortekse) gönderilir. Sesin gerçek anlamda “duyulması” ve “anlamlandırılması” bu noktada gerçekleşir.
İşitme kaybı, bu işitsel yolakta herhangi bir basamakta meydana gelen bozukluklar sonucu, sesleri yeterince alamama veya algılayamama durumudur. Konuşmaları ayırt etmekte zorluk, televizyonu yüksek sesle izleme ihtiyacı ya da sosyal ortamlarda konuşmaları takip edememe gibi durumlarla kendini gösterebilir. İşitme kaybı yalnızca duymayı değil, kişinin çevresiyle olan iletişimini, sosyal ilişkilerini ve yaşam kalitesini de doğrudan etkileyebilir.
İşitme kayıpları doğuştan (konjenital) olabileceği gibi, sonradan (edinilmiş) da gelişebilir. Tıbbi olarak dört ana gruba ayrılır:
İletim tipi (kulak kanalı, kulak zarı veya orta kulakta sorun),
Sensörinöral tipi (iç kulak, işitme siniri veya işitsel beyin yollarında hasar),
Mikst tip (her iki tipin birlikte görülmesi) ve
Santral tip (beyindeki işitme merkezlerinde bozukluk).
İşitme kaybının doğru sınıflandırılması, uygun tedavi yönteminin belirlenmesi açısından büyük önem taşır.
İşitme kaybı nedenleri, tanı yöntemleri ve çözüm yolları hakkında daha fazla bilgi için tıklayın.
