Normal işiten veya işitme kayıplı bebekler, çevreyle olan tüm iletişimini ve zihinsel gelişimini doğuştan itibaren çevreden aldığı sözel uyarılardan yararlanarak oluşturmaktadır. Aslında insanoğlu hemen hemen ilk çağlardan beridir bunun farkına farkındadır. Bir tay doğar doğmaz, birkaç saat içinde yürüyebilmekte. Aynı şekilde bir keçi yavrusu doğduktan yarım saat sonra ayakta durabilmekte. Bu gözlemler, bu hayvan cinslerinin doğuştan ayakta durmaya ve yürümeye hazırlıklı olduğunun göstergesi değil midir? Oysa insan yavrusu doğduktan sonra bırakın iki ayak üstünde ayakta durmayı, dört ayak üstünde durmayı bile 10-12 ay içinde becerebilmekte. Benzer şekilde bebekler, çevresindeki konuşmalara 12-14 ay süreyle tanıklık ettikten sonra bunları tanıyabilmekte ve ifade edebilmektedir. Diğer taraftan, herhangi bir şekilde insan yavrusu ormanda yapayalnız bırakılır ve çevresiyle iletişime geçemez böylece çevresindeki sözel iletişim mesajlarını alamazsa anadil edinemeyecek, konuşmaları anlayamayacaktır. İnsanlardan izole büyüyen çocukların olumsuz hikayeleri internetten izlenebilir.

İŞİTME KAYBI TARAMA PROGRAMI

İnsanı doğuştan itibaren son derece sosyal bir varlık olarak kabul ediyorsak, doğuştan itibaren sosyalleşmesini ve iletişim kurmasını sağlamamız gerekiyor. Ancak eğer sosyalleşmesini ve iletişim kurmasını engelleyecek sinsi bir engeli ortaya çıkarsa bu durum nasıl çözülmeli? Türkiye’de resmen 2014 yılından itibaren başarıyla yürütülen Ulusal Yenidoğan İşitme Kaybı Tarama programı önemli bir halk sağlığı programıdır. Bu program dahilinde ülkemizde doğuştan itibaren tanınabilen sensörinöral işitme kaybı, bir bebeğin çevresindeki konuşmalara tanıklık ederek anadilini edinmesini engelleyebilecek bir tablodur.

İşitme kaybı, doğuştan itibaren (konjenital) veya ana dilini henüz öğrenemeden (prelingual) gelişirse, ana dil ediniminin önünde engel yaratır. Bu iki tablo az veya çok birbirine benzer sonuçlar yaratmaktadır. Bununla birlikte, bu tarz işitme kayıpları, sadece ana dil edinilmesini engellemez, aynı zamanda zihinsel ve psikolojik gelişmeye de olumsuz etki yaratır. Çevresinde bıraktığı “zihinsel engelli“ izlenimiyle çocuğun sosyal çevreye uyum sağlamasına fırsat tanımaz.

Yukarıdaki ifadelerden “İşitme engeli, insanlardan, görme engeli ise eşyalardan uzaklaştırır” İngilizce aslıyla “Blindness cuts us off from things, but deafness cuts us off from people,” diyen Helen Keller’e hak vermemek elde değil. Kendisi 19 aylıkken henüz anadilini öğrenemeden geçirdiği ateşli hastalık (muhtemelen ateşli menenjit tarzında bir enfeksiyon) sonucunda işitme ve görme engelli olmuş ve her iki engelin kendi üzerindeki etkilerinin karşılaştırmasını yapabilecek çok nadir kişilerden birisidir. O halde ona kulak vermek gerekir.

Bunların hepsini irdeledikten sonra peki işitme kayıplı bebeklerimizin, işitme kaybına rağmen konuşmayı öğrenmelerini sağlamak mümkün müdür? Evet, işitme kaybını her yönden tanımlayarak, en uygun tedavi süreçlerini yaşatarak ve ardından gerekirse uygun şekilde işitme cihazları seçerek ve ayarlayarak kalıcı tipteki işitme kaybına karşın konuşmayı öğrenebilirler. Kısaca süreci özetleyelim. İşitme kaybının iletişime engel olmasını ortadan kaldırmak birincil hedefimizdir.

Eğer bunu oluşturamazsak, iletişim kurmasını sağlayacak işitme cihazı veya koklear implant gibi elektronik araçlara başvurulması gerekir. Yani konuşmaları tam olarak duymalarını engelleyecek denli işitme kaybı olan bebekler ve yetişkinlerde işitme cihazı kullanarak, çok ağır derecede her iki kulağında işitme kayıplı olanlarda ise koklear implant uygulamalarıyla konuşmayı duymaları sağlanarak, normal işitenlerle birlikte normal eğitimi yürütmeleri, meslek kazanmaları ve giderek toplumun mutlu ve üretken bireyleri olarak yaşamaları mümkündür.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Canlı Destek Size En Yakın Helix WhatsApp ile Ulaşın
Canlı Destek WhatsApp Şube